Kanser tedavisinde biorezonanstan ameliyat öncesi/sonrası, kemoterapi ve radyoterapi ile eş anlı yararlanmak mümkün
Kanser tedavisinde biorezonansın en önemli rolü bağışıklık sistemini güçlendirmesidir. Kanser hastalığı kişinin bağışıklık sistemini zayıflatarak oluşan bir hastalık olduğundan biorezonans tedavisinden bu konuda etkin şekilde faydalanılabilir. Biorezonans tedavisinde kullanılan temel veri hücrenin etrafına yaydığı frekanslardır. Vücudumuzdaki tüm hücrelerin biyofiziksel frekans kodu farklıdır. Kanser hücrelerinin frekansları da farklı bir koda sahiptir. Biorezonans tedavisi yaparken kanser hücresinin frekansı ters çevrilerek vücuda verilir. Bu frekanstan sadece kanser hücreleri etkilenir. Biorezonans tedavisi klasik tıp ile birlikte rahatlıkla uygulanabilir. Örneğin kemoterapinin etkilerini arttırırken yan etkilerini azaltır. Radyoterapi tedavisinin yan etkilerini azaltır. Hastanın vücudundan radyasyonu temizleyerek sağlıklı hücreleri rahatlatır.Biorezonans ve kanser
Biorezonans kanser oluşumunda büyük rol oynayan kronik enfeksiyonların tanısı ve terapisi, asit baz dengesini destekleyen tedavi programları matrix arınma ve çeşitli detoks terapi programları ile kanserden korunma amaçlı terapi sistematiğine sahiptir.Kanser tedavisinde biorezonans
Bu alanda öncelikle test sistematiğine ağırlık verilir. Biyofiziksel frekansı önceden kaydedilmiş olduğu binlerce madde (alerji, virüs, bakteri, parazit, kimyasal maddeler, ağır metaller, toksinler) taranarak hastanın vücudundaki çevresel faktörler tespit edilir. Bu sayede doğru tanı konulur ve gerekli terapiler uygulanırsa çok önemli bir profilaktik destek sağlanmış olur. Örneğin apoptozisi engelleyen virüslerin tanısı ve terapisi bunun yanı sıra vücudun bağışıklığının güçlendirilmesi ile desteklenebilir. Biyofizik test ve terapi metotlarını uzun zamandır uygulayan uzmanlar kanser oluşmasında jeopatik etkenlerin ve zararlı elektromanyetik maruziyetin rol oynadığını bilirler. Biorezonans terapisi ile zararlı elektromanyetik maruziyetin giderilmesi mümkündür. Aynı zamanda vücutta detoks yapılmasını sağladığı için kemoterapinin ve radyoterapinin yan etkilerini azaltabilir. Diğer taraftan da bağışıklığı da güçlendirdiği için kişinin kemoterapi ve radyoterapiyi daha konforlu alabilmesini sağlamaktadır. Bu da aslında klasik tıpla beraber sinerji yarattığının göstergesidir. Kanser hastası biorezonans için tedaviye geldiğinde öncelikle hastayı bütünsel bir muayeneden geçirip biraz önce anlattığım gibi çevresel faktörlerin tespiti için biofiziksel bir kan testi yapılır. Muayenede tedavi blokajları tespit edilir. Sonrasında tedaviye başlanır.Biorezonans ile kanser tedavisi aşamaları nelerdir?
1) Vücudu etkileyen dengesini bozan blokajları ortadan kaldırmak. Apoptozis mekanizmasını engelleyen patojenleri temizlemek. Hastayı tedaviye hazır hale getirmek. 2) Bağışıklık sistem desteği vermek.Kanser vücudumuzun bağışıklık zafiyeti nedeniyle ortaya çıkan bir hastalıktır. Yapılan araştırmalarda (Giesing, Recklinghausen, bak. Lahodny), kanser hastası hangi metotla tedavi görürse görsün, lenf ve damar sisteminde sirküle eden kanser hücreleri mutlaka mevcut olmaktadır. Bu mikro metastazların hangi kanser hastasında makro metastaz gelişimi göstereceği, kanser hastasının immünolojik durumuna bağlıdır. Dolayısıyla amaç kanser hücrelerini yok etmekten önce bağışıklık sistemimizi güçlendirmek olmalıdır. Çünkü kanser sadece buzdağının su üstünde kalan kısmıdır. Bizim farketmediğimiz buzdağının altında kalan kısımla bağışıklık sistemi elemanları her an her saniye mücadele etmeye devam etmektedir. Dolayısıyla vücuttaki görmediğimiz bilemediğimiz problemlere karşı bağışıklık sistemimizi her saniye güçlü tutabilmek en önemli tedavi olacaktır. 3) Detoksifikasyon. Gün içinde vücudumuzda birçok reaksiyon olmaktadır. Ve bunun sonucunda da ciddi miktarda atık ve toksin ortaya çıkmaktadır. Kanserli hastalarda bu çok daha fazla artmaktadır. Hele hele kemoterapi ve/veya radyoterapi alan hastaların vücudunda toksin madde birikimi çok daha fazla arttığı için bu hastalar klasik tıp tedavilerine bile devam edemez hale gelmektedir. Biorezonans metodu atılım organlarına destek vererek detoksifikasyonu hızlandırabilmektedir. Bu da hastanın tedavisine ciddi katkı sağladığı gibi kemoterapi ve radyoterapi gibi tedavilerin etkinliğini artırmaktadır. 4) Asit-baz dengesinin sağlanması.Detoksifikasyon programlarından hemen sonra en az 6 aylık bir beslenme planı önerilir. Bu beslenme planında asitli yiyecek ve içeceklerden uzak durmalı, alkali besinlere ağırlık verilmelidir. Vitamin ve özellikle Vitamin C uygulanmalıdır. Sodyum bikarbonat vücuttaki pHyı yükselterek asitleşmesini engellemek için verilmelidir. pH 7,0 nin altında T- lenfositlerin tümör hücrelerini öldürmediği ve ‘Naturel Killer’ hücrelerin de etkisiz olduğu tespit edilmiştir. Asit, immün sistemini etkisiz hale getirdiği için mutlaka beslenme planında baz içeren besinlerin ağırlıklı olmasına dikkat edilmelidir. 5) Kanserli hücrenin ters frekansının verilmesi.Biraz önce yukarıda bahsettiğimiz gibi hücreler arası iletişim biofotonlar ile olur. Hücrelerin bilgi alışverişi bilinen metotlar (hormonlar vs.) yanı sıra biofiziksel anlamda, yani titreşim yolu ile olur. Biorezonans metodunda vücuda yabancı olan kanser hücrelerinin biofiziksel bilgileri (bu hücreler kan testi ile tespit edilir veya hastanın patolojik preparatı kullanılır) biorezonans cihazına aktarılır ve faz kaydırması ile modüle edilir, güçlendirilir, uygun frekans aralığında hastaya geri aktarılır. Faz kaydırması aslında bir nevi kanserli hücrenin frekansının tersinin üretilmesi olduğundan hastaya verilen modüle edilmiş kanser frekansları hastadaki kanser hücrelerinin biofiziksel frekanslarını nötrleştirir. Bu kanser hücrelerinin etkisini kaybetmesini aynı zamanda da bu hücrelerin bağışıklık sistemi tarafından da tanınmasını sağlar. Bu konuda kullanılan cihazlar biofeedback sistemleri olarak ele alınmaktadır (Arbanowski ve Nedeljkovic, 2000). 6) Psikolojik destek.Hastalığı tetikleyen nedenler arasında yaşanmış bir travma, bir şok genelde vardır. Aynı zamanda kanser hastaları, hastalığın verdiği kaygıdan dolayı da psikolojik açıdan çökmüş kişilerdir. Dolayısıyla bu hastalara psikolojik destek mutlaka verilmelidir. Bu destek iki şekilde yapılmaktadır: Birincisi; yine kişinin serotonin düzeylerini artırıcı anksiyolitik tedavi frekanslarıyla hastanın desteklenmesidir. Diğeri ise; Hamer metodu denilen metot ile hastanın yaşamış olduğu şok, travma veya kronik üzüntünün biofiziksel bağlantısını kesmeye dayalı tedavidir. Kanser oluşumu ile ilgili Avusturyalı doktorGeerdRykeHamer bilimsel tıp camiasında henüz kabul görmemiş bir hipotezi tartışılmaktadır. Teorileri ‘NeueGermanischeMedizin (NGM)’ adı altında holistik tıp anlayışı çerçevesinde yayılmaktadır. Dr. Hamer’in hipotezi, kanser hastalığının oluşumunda esasen kişinin çözemediği ve düşünceleri ile ‘takılı’ kaldığı psikolojik sorunun/sorunların var olması, çok önemli rol oynamaktadır. Dr. Hamer kendi kanser hastalarında, kanser türü ne olursa olsun, beyin MR‘larında ‘Hamerfokus/foki’ olarak adlandırdığı ve beyinin çeşitli ve farklı bölgelerinde dansite farkından ötürü görülebilen bölgeler tespit etmiş ve ispatlamıştır. Hatta, kanser türüne göre bu bölgeleri kategorize etmiştir. Bundan yola çıkarak, hastaların bu gibi sorunlarını araştırmak ve psikolojik destek vererek hastalığı pozitif yönden etkilemek mümkündür. Ayrıca biorezonans cihazı ile beyindeki bu bölgeleri tespit ve tedavi etmek mümkündür.Biorezonans ile kanser tedavisinde uygulama sıklığı nedir?
Biorezonans ile kanser tedavisinde bahsedilen tedavi şekilleri sırasıyla her hastaya haftada iki defa uygulanır. Bu hastaların takibi klasik tıp metotları ve biorezonans test sistemi ile olur. Tedavilerden sonuç aldıktan sonra stabilizasyon tedavileri uygulanarak hasta üç ayda bir takibe alınır. Hastaya ortomoleküler maddeler de tavsiye edilir.Meme kanserinde biorezonans tedavisinden ne beklenmeli?
Biorezonans tedavisi kanserde etkili bir tedavi metodudur. Tüm kanser rahatsızlıklarının hepsinde mutlaka biorezonans tedavisinin faydaları vardır. Meme kanseri de bunlardan biri. Meme kanseri hastalarının biorezonans tedavisinde beklentisi şu olmalı: Bir kere bağışıklık sistemini önemli derecede destekler biorezonans tedavisi. Kanserde bizim en büyük problemlerimizden birisi bağışıklığın baskılanması. Hatta klasik tıp metodları ile kemoterapi ve radyoterapi alındığında tümör hücreleri yok edilirken malesef bağışıklık sistemi de baskılanmak zorunda kalınıyor. Biorezonans tedavisinde işte bu yüzden meme kanseri hastaları bağışıklık desteğinden faydalanabilirler. Bunun yanında kanser hücrelerinin ters frekansı verildiği için biorezonans metodu ile meme kanseri tedavisinde kitlenin küçülmesi de bekleyeceğimiz sonuçlardan biridir. Bunun yanında son olarak da özellikle detoks etkisi biorezonansın en önemli etkilerinden biridir ve ölü hücrelerin atılımı, kemoterapi, radyoterapi ya da diğer toksinlerin atılımı için de biorezonans metodu meme kanseri hastalarında çok önemli bir destektir. Sonuç olarak özetle meme kanseri hastalarının biorezonans metodundan beklentileri şu olabilir:
- Tümörün küçülmesi.
- Detoksifikasyon sağlanması.
- Bağışıklık sisteminin önemli derecede desteklenmesi.
Tüm bunlarla birlikte biorezonans metodu aynı zamanda bu hastalarda psikolojik destek tedavisi de eklenebilmekte, bu sayede bu hastalar bütüncül bir fayda görmektedir.